İKİNCİ YÜZYIL'IN EŞİĞİNDE...
Türkiye 14 Mayıs’ta seçimini yapacak.
64 milyon seçmen, önümüzdeki 5 yıl boyunca ülkemizi yönetecek Cumhurbaşkanı ile milli iradeyi temsil edecek 600 milletvekilini seçecek.
Bu seçim, 29 Ekim 2023’te, 100. Yılını kutlayacağımızTürkiye Cumhuriyeti’nin ‘İkinci yüzyılının eşiğinde’ gerçekleşmesi nedeniyle de ayrı bir anlam taşıyor.
Türkiye geride kalan bir asırlık zaman diliminde, düşe kalka yol alarak bugünlere kadar geldi.
Türkiye, hangi siyasi görüşten olursa olsun 85 milyonun tamamının hemfikir olduğu üzere; artık çok daha güçlü, ayakları yere sağlam basan bir ülke oldu.
Türkiye; bugün, işgal güçlerini Anadolu’dan söküp atan Milli Mücadele kahramanlarımızın 100 yıl önce hayalini kurduğu gibi; enerjiden, savunmaya, otomotivden, tarıma kadar her alanda tam bağımsızlığa doğru hızla yol almaya devam ediyor.
Bu hakikati, yani İnsansız Hava Araçlarıyla, gaz ve petrol sondaj gemileriyle, insani diplomasi alanındaki başarısıyla dünyada övgüyle söz edilen ülkesinden duyduğu gururu, siyasi görüşü ne olursa olsun, herkes, açık yüreklilikle ilan ediyor.
Bu vatana, millete ve değerlerine ihanet etmeyen, PKK-FETÖ gibi terör örgütlerine yüz vermeyen, bu ülkeye gönül veren her Türk vatandaşı yüksek sesle dillendiremese de aslında Türkiye’nin başarısından mutlu oluyor.
14 Mayıs seçimleri, karşı karşıya olduğumuz tüm bu hakikatler sebebiyle, ‘İkinci yüzyılın eşiğinde’ki Türkiye için belki de bugüne kadarki tüm seçimlerden çok daha fazla önem taşıyor.
Sandığa giderken cevaplayacağımız soru belli:
Devler liginde yer almak için verdiğimiz mücadeleye devam mı edeceğiz, yoksa küme mi düşeceğiz?
64 milyon seçmen, Türkiye’nin ikinci yüzyılında aynı zamanda mücadele sahasına da karar verecek.
Bugün, dev sanayi yatırımlarının ve konutların enerji ihtiyacı için yıllık 100 milyar dolar yani 2 trilyon lira harcayan, milli ve yerli gemileriyle çıkardığı kendi doğalgazıyla konutlara 1 yıl boyunca ücretsiz doğalgaz sağlayabilen bir ülke konumuna yükselen Türkiye'nin seçimi en çok da yarınımızı, çocuklarımızı ilgilendiriyor.
64 milyon seçmen; aynı zamanda 18 yaşından küçük ve henüz kendi gelecekleri için oy kullanamayan çocuklarımız kadar, doğacak çocuklarımızın da nasıl bir ülkede yaşayacaklarına karar verecek.
Terör örgütlerinin tarihe karıştığı, terörizmle mücadele için harcanan milyar dolarların milletin refahı ve mutluluğu için seferber edildiği, kardeşliğin, huzurun ve güvenliğin hüküm sürdüğü, dünyanın gıpta ettiği bir ülke olmaya adım attık, devamını da niçin getirmeyelim?
Ama önce; tıpkı 6 Şubat depremleri sonrasında tek yürek olduğumuz gibi, bugün de bu ülkenin geleceği için tek yürek olmaya, ideoloji gözlüklerini bir kenara bırakıp bu ülkenin gerçekten faydasına olacak ‘doğru’ kararı vermeye ihtiyacımız var.
Çünkü biliyoruz ki akbabalar gibi üzerimize üşüşmek için, Türkiye’nin zayıflamasını, kendilerine muhtaç hale gelmesini bekliyorlar.
Bunu Çanakkale’den biliyoruz. Sevr’den, Maraş’tan, Antep’ten biliyoruz. Bunu 15 Temmuz’dan biliyoruz.
İnsanın nasibi; gayreti ve hayalleri kadardır derler ya, ikinci yüzyılın eşiğindeki Türkiye’nin nereye gideceğine de işte bu inancımız ve hayallerimiz karar verecek.
Yüzde 100 Türkiye de ilhamını bir asır öncesinden,Kuva-i Milliye ruhundan alıyor.
15 Temmuz gecesi traktörlerine binip, bedenlerini kurşunların önüne siper eden kara lastikli, elleri nasırlı kahraman Anadolu’dan alıyor.
Bu ülkeye gönülden bağlı herkesle birlikte, ortak geleceğimize yürümemizin önünde hiçbir engel yok.
Gelin konuşalım.
Hayallerimizi, umutlarımızı konuşalım.
Kolay değil, 100 yıl geçti, sarıp sarmalanacak yaramız çok.
İnanıyoruz ki, yarınımız, yaralarımızı da saracak.
Bugün ‘Doğru’ya birlikte omuz verelim,
Yarın ‘Yanlış’a birlikte dur diyelim.
Kaybedecek bir saniyemiz bile yok, çünkü Türkiye’nin vakti geldi.